Marjinal Kitaplar

Laika Yayınları’nın Alt Markası Olan Marjinal Kitap Altay Öktem’in Genel Yayın Yönetmenliğinde Hazırlanan Kitapları Sunar… 

Popüler dilin, popüler kurgunun, popüler söylemin dışında kalan; daha doğrusu “popüler kültüre” dahil olmayı, bu kültürün bir parçası olmayı reddeden genç yazarların, tek seçenekleri olan “kimsesiz ve yapayalnız kalma” haklarını ellerinden almak üzere yola çıkan Marjinal Kitaplar, Altay Öktem’in genel yayın yönetmenliğinde yepyeni bir diziye imza atıyor.

Marjinal Kitaplar, sadece kitap yayımlamakla yetinmeyen; alışılmadık, marjinal söylemleri, yeraltı edebiyatını, kara edebiyatı, rock, metal, punk, hatta hiphop kültüründen beslenen yazınsal ürünleri, bir ucu gerçeküstüne, bir ucu korku edebiyatına dayanan genç ve hareketli sesleri bir araya getiren bir oluşum aynı zamanda.

Yeni bir yılda, yeni bir anlayışla yola çıkan Marjinal Kitaplar’ın ilk dört kitabı raflardaki yerini aldı. Önümüzdeki aylarda art arda yayınlanacak olan kitapları içeren yoğun programıyla edebiyat günde- minde iz bırakacak bir çıkışa imza atan Marjinal Kitaplar, son yıllarda edebiyat ortamının üstüne çöken “proje kitaplar”a , “proje yazarlar”a ve bunun sonucunda oluşturulan “kurgusal okur”a karşı, hakiki ve samimi bir dilin yeniden var olabileceğine inanan gerçek okura hitap ediyor.

Kültürde, sanatta, edebiyatta, ekonomide, politikada; kısacası her alanda “kılavuz” olarak kabul ettiğimiz kavramların dünyayı getirdiği nokta apaçık ortada. Biz, karga’nın gösterdiği yoldan gitmeyi tercih ediyoruz. Karanlığın içinden doğan ışığa inananlar artık Marjinal Kitap’ta!

Firuzağa Mah. Hüseyin Ağa Bahçe Sok. No: 6/2 Çukurcuma-Cihangir / İstanbul Tel: 0212 2455692 laika@laika.com.tr

Marjinal Kitap, Laika Yayıncılık tescilli markasıdır

Karganın gösterdiği yoldan gidenler artık bir arada…

Image_003CİNBAZ
Ege Görgün / Öykü / 168 sayfa

Korku, uyandığında yanı başındaydı. Yüreğine sığmayacak kadar büyük bir korku. Bunda şaşacak bir şey yoktu. Hayatında en çok korktuğu yerde uyanmıştı. İpte asılı çamaşırlara bakılırsa zamanı da tutturmuştu. Ama ipin üstünde olası gereken şey orada değildi. Kesin bir sessizlik hüküm sürüyordu bahçede. Nefes alabiliyordu ama sanki hava yoktu çevresinde. En ince yapraklar bile kımıldamıyordu. Bir resmin içine hapsolmuştu sanki…

Şeytan neticede düşmüş bir melektir. İnsana kötülük yapmaya gücü yetmez aslında. Peki öyleyse “saf kötülük”ün sorumlusu kimdir? Ege Görgün, Cin- baz’da çarpıcı bir biçimle, çarpıcı bir dille yanıt veriyor bu soruya. Elbette biz. İnsan!

Image_004TANRI ACIKINCA
Altay Öktem / Roman / 126 sayfa

Aniden gri dokular büyük bir gürültüyle sarsılmaya başladı. Oğlu korkudan sapsarı kesilmişti. (…) “İkimiz de gerçeği biliyoruz…” diye söze başladı Serap. “Giardia haklıydı. Beyne ulaştı ve kendi evreninin, kendi tanrısının gizemini çözdü. Ama farkına varamadığı bir gerçek vardı: Tanrı acıkınca hepimiz ölüyoruz, bu doğru. İç içe geçen, birbirinin tanrısı olan bütün organizmalar ölüyor. Ama tanrı doyunca… Tanrı doyunca yaşam yeniden başlıyor!

Altay Öktem, ilk baskısı 2003 yılında yayımlanan Tanrı Acıkınca’da şiddetten şizofreniye, kıyametten mikro dünyaya uzanan pek çok hayali motifi, çarpıcı, ironik bir üslupla bir araya getiriyor. Dilin ve insani dünyanın sınırsızlığında, insanlar arası ilişkilere, bu kez bağırsak parazitlerinin perspektifinden bakarak dünyaya çarpıcı bir eleştiri yöneltiyor.

Image_008TUTSAK ÇAĞRIŞIM
Gül Yıldız / Anlatı / 80 sayfa

İnanmak günahmış bu cehennemde, tövbemizi boynumuz- da taşıyoruz. Bildiğiniz bir sır yok mu hâlâ, koynumuzda saklamak için. Yeter ki beni artık ele vermeyin. Çünkü her yeni gün şimdi yabancı bana. Ah, yoksa siz de mi kırgınsınız Tanrıya? Oysa benim sitemim kilitli zamana. Yalvarırım kum saatini bir kez daha çevirelim. Yoksa beklemektense ölmeyi mi seçelim?

Bütün aşklar vasiyetsiz biter; hatıralar nasıl olsa paylaşılır diye. Aslında herkes rüya görür ama bazıları hatırlar sevgilim.

Gül Yıldız genç bir yazar. Bu ilk kitabında, yeni yetme kalemini fütursuzca savuruyor; hayatın içinden, bu kaosun ortasından geçerken ruhunu yaralayanlara. Duyarlı ve kırılgan; ama asla boyun eğmeyen bir dil…

Image_009BÜYÜLÜ SÖZLÜK
Zeynep Çolakoğlu / Sözlük / 216 sayfa

“Büyülü Sözlük, baktıkça, dinledikçe ve duyumsadıkça insanı içine çeken bu kara tutkunun, sık ormanların nefesinde, en asi med-cezir dalgalarının hırçınlığında, Phlegethon nehrinin kızıl sularının öfkesinde, en çok da insanın içinde, damarlarından geçen kanın her bir dam- lasında can buluyor, ölümsüzlük kazanıyor,” diyor köken- lerine sıkı sıkıya bağlı “heavy” bir yürek taşıyan Zeynep Çolakoğlu… Şarkılara şiirsel bir dille katılan mitolojik, edebi, felsefi, efsanevi sözcüklerin ve müzikal terimlerin arkasındaki gerçekleri araştırıyor ve bunu aynı karanlık ruh hali içinde olanlarla paylaşıyor.

Umarız Büyülü Sözlük yer altında Gerion’la yapılan tutku dolu bir gezi etkisi yaratır, kaosun izlerini belir- ginleştirir ve dingin sularda açan bir Lotus çiçeği olur düşlerde.

Söyleşi
Ege görgün ile/ Esquire dergisi

Marjinal Kitaplar markası altında “underground” bir seyir izleyecek yeni bir serinin yayın yönetmenliğini üstelenen Altay Öktem’le konuştuk.

Yayınlanacak kitapları nasıl belirlediniz? Daha çok yerli yazarların eserleri mi tercih edilecek?

Asında ilk bakışta “underground” görünse de, biraz daha geniş bir alana hitap edecek Marjinal Kitaplar. Popüler edebiyatın dışında durmayı tercih eden, adı üstünde; hayata daha marjinal açılardan bakan, sıradan olmayı reddeden yazarlara kapımız açık olacak. Yerli yazarlar ağırlıklı olacak; çünkü bu tarz yazarlara kapısını açan pek bir yayınevi yok. Elbette ağırlığı daha az olmak üzere yabancı yazarlar da olacak dizide.

Underground edebiyat deyince ne anlamalıyız? Hangi eserleri, yazarları ilişkilendirmeliyiz bu türle?

Yeraltı edebiyatı tartışmalı bir tür aslında. Bazı popüler kitaplarda da yeraltı edebiyatı öğelerine rastlıyoruz; tamamen yeraltı edebiyatı örneği olarak gördüğümüz bazı kitaplar bir anda popüler edebiyatın parçası olabiliyor. O yüzden çok keskin ayrımlar yapmamaya çalışıyorum. Klasik söylemleri tekrar eden bir edebiyat yerine, farklı şeyleri, farklı biçimlerde söylemeye çalışan, hayatla gerçekten derdi olan ve bunu samimi biçimde yansıtmaya çalışan, okur kaygısı taşımayıp, bütün kaygısı kendinle ve hayatla ilgili olan yazarlar, ister istemez popüler olandan uzaklaşıp farklı bir kültür oluşturuyorlar. Buna kabaca yeraltı diyebiliriz. Ya da demeyiz, ne fark eder?

Bu türe yeterince ilgi olduğunu düşünüyor musunuz ülkemizde?

Çok fazla ilgi olduğunu düşünüyorum. Daha önce, 2007-2008 yıllarında, yine benim yayın yönetmenliğini yaptığım Karakalem dergisinde çok net biçimde gördüm bunu. Ama dergi çıkaranlar ya da yayınevi yönetenler çok daha entellektüel bir gözlükle bakmaya çalışırken alttan alta akıp giden büyük bir potansiyeli göremiyorlar. Mesela, geçen yıl Tupac Shakur’un şiirlerini çevirmiştim, sağdan soldan duyan birçok kişide müthiş bir heyecan oluştu, hiphop çevreleri kitabın yayınlanmasını beklemeye başladı; ama konuştuğum yayıncıların hiç biri Tupac’ı tanımıyordu. Şiir satmıyor, şiir kitabıysa basmayalım diyenler oldu, adını duymadık, genç bir şair mi, diyenler oldu! Bir tek Marjinal Yayınları’nın sahibi Mehmet Gözütok duyduğunda heyecanlandı. Tupac’ın sadece müzikte değil, dünya başkaldırı tarihinde de ne kadar önemli biri olduğunu anlatmaya başladı. Tamam, dedim. Doğru adam bu. Beraberce sıvadık kolları.

Mottonuz “Karganın gösterdiği yoldan gidenler artık bir arada”? Bu karga metaforunu açar mısınız biraz?

“Crow” filmini bilirsiniz. Benim için çok önemli bir film o. Edgar Allan Poe, en sevdiğim yazarlardan. “The Raven” dünya şiirinin başyapıtlarından biridir. Ayrıca, rock, metal kültüründe ayrı bir yeri var karganın. Tüm bunlar birleşince, karga hayatımın en önemli simgelerinden biri oldu uzun zamandır. “Kılavuzu karga olanın…” diye başlayan bir deyim var. Oysa karga hiç kılavuz olmadı bugüne kadar. Dünyanın geldiği yere bakın. Keşke, diyorum, kargayı kılavuz edinseydik! Ama bu diziyi oluşturmaya çalışırken karga özellikle aklıma gelmemişti. Farklı bir kapak tasarımı yapmak istedik. Grafikerimiz Sevinç Aydın’ın harika işler çıkartacağını biliyordum ama kapakları yaparken kargalı bir logo oluşturacağından haberim yoktu. Denk geldi yani. O zaman sloganımızı da karga üzerinden oluşturduk. Kılavuzu bulduk yani!

Serinin ilk kitaplarından kısaca bahsedelim mi?

Dört kitapla başlıyoruz. Zeynep Çolakoğlu’nun Büyülü Sözlük’ü, bahsettiğim Karakalem dergisinde bazı bölümlerini yayınladığımız bir çalışmaydı. Mitolojideki, özellikle edebiyata, müziğe mal olmuş 100 karanlık kavram üzerine oluşturulmuş aykırı bir sözlük. Gül Yıldız genç bir yazar. Ama müthiş kıvrak bir dili var. Tutsak Çağrışım, Gül’ün kendi hayatından yola çıkıp çok daha farklı yerlere ulaşarak yazdığı metinlerden oluşuyor. Diğer bir kitap Tanrı Acıkınca, benim ilk baskısı 2003’te yapılan, yıllar önce biten bir romanım. Fantastik, bilimkurgu öğeleri taşıyan gerçekçi bir roman. Cinbaz ise, sıkı durun; bir Ege Görgün kitabı! İlk okuduğumdan beri, duyduğum heyecanı üzerimden atamadığım bir uzun öykü Cinbaz. Müthiş bir öykü.

Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

seventeen − 16 =