Hakan arkadaşımın mutlaka oku diyerek tavsiye ettiği bir diğer çizgi roman Greystorm. Dört ciltlik bu mini dizinin şu sıralar üçüncü cildini bitirmek üzereyim. Hikaye 1800’lerin sonu 1900’lerin başında geçiyor. Uçakların, buharlı makinelerin yeni yeni görünmeye başladığı bu çağda anti kahraman, dahi Robert Greystorm’un hikayesini okuyoruz. Siz de benim gibi bir Jules Verne hayranıysanız, Verne hikayelerinin atmosferini ve adını kullanan bu çizgi romana bayılacaksınız.
çizgi roman
Yürüyen Ölüler
Uzun zamandır çizgi roman okumaya geri dönmek istiyordum ve nereden başlayacağımı kestiremiyordum. Hakan Tunga Kalkan’nın iki tavsiyesinden biri olan Yürüyen Ölüler’i (The Walking Dead) okumaya başladım. Şu anda elimde üçüncü sayısı var. Dizisini de izlediğim bir çizgi romanı okuma konusunda biraz kaygılıydım ama Hakan diziyle hiçbir alakası yok, dene beğeneceksin, dedi. Bayıldım. Olayların bir kısmı diziyle benzerlik gösteriyor sadece ve daha ilk sayının sonunda, hadi canım, dedirtmeyi başarıyor. Tavsiye ederim.
Asteriks
(Bu yazının orjinali 29 Ağustos 2007’de Erbuğ Kaya Blogspot’ta yazılmıştır.)
Eskiden çokça çizgi roman okumuştum. Bülent eniştem Anadolu Kavağı’ndaki evin bodrumunda yüzlerce çizgi roman saklardı. Kimler yoktu ki arasında. Halamlara gittiğimizde bodruma dalar, küf kokusunun arasında hafif nemli çizgi romanları seçer bütün gün okurdum. Baltalı İlah Zagor gibi bağırmak isterdim. Tom Braks’ın köftecisine bayılırdım. Mandrake’nin insanların çürük dişlerine ağrı veren çılgın bilim adamlı bölümü çok güzeldi. Mandrake bile yenilmişti. Çünkü her insanda mutlaka çürük vardı. Ama Abdullah’da yoktu. Judas sahneye girdimi, işte diye düşünürdüm, karizma bu. Tommiks barda süt isteyince ahaa işte yine sorun çıkacak derdim. Teksas’daki kırmızı urbaların İngilizler olduğunu çok sonra anlamıştım. Kızıl maskenin dövüşürken şapkasının bile düşmemesine vayyy derdim. Ona özendiğim için uzun süre, Diana’nın evinde yattığı gibi, yerde, yüz üstü kafamı, çevirerek yatmıştım. Sevmemiştim ama Kinowa bile okumuştum.